Tutukluluğun Devamına İtiraz Dilekçesi | Samsun Ceza Avukatı
- Mehmet Furkan KALENDEROĞLU
- 9 Nis
- 5 dakikada okunur
BAFRA SULH CEZA HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO : 2025/D. İş.
TUTUKLAMAYA
İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ : S......................... (T.C. No:)
ŞÜPHELİ MÜDAFİİ : Av. Mehmet Furkan KALENDEROĞLU
TUTUKLAMA TARİHİ : 12/09/2024
KONU :Bafra Sulh Ceza Hakimliği’nin 28/02/2025 tarihli 2025/ D. İş. numaralı kararı ile vermiş olduğu tutuklamanın devamına itirazlarımızın ve şüphelinin tahliyesine karar verilmesi taleplerimizin sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALARIMIZ:
1- Bafra Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen 2024/ nolu soruşturma kapsamında 12/04/2024 tarihinde şüphelinin ifadesi alınmış ve tutuklama tedbiri uygulanması istemiyle Bafra Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilmiştir.
2- Bafra Sulh Ceza Hakimliği'nin 12/09/2024 tarihli kararı ile müdafii olduğum şüpheli hakkında CMK m.100 gereğince tutuklanma tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir. Bafra Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama kararı yerinde değildir. Yasal süresi içinde karara itiraz ediyoruz. Şöyle ki;
3- Sulh Ceza Hakimliğince verilen tutuklama kararında müvekkilin tutuklanmasına sebep olan husus yeterli şekilde gerekçelendirilmemiştir. Zira müvekkilin kaçma ve saklanma şüphesini uyandıran somut olguların varlığından söz edilmiş fakat; bu somut olgular açıklığa kavuşturulmamıştır. Müvekkil üzerinde arama yapıldığında dahi hiçbir zorluk çıkarmamış, kolluk kuvvetleri ile münakaşaya girmemiş; kendine ait 2 cep telefonunu da rızasıyla verdiği gibi bilgisayarını da arayabileceklerini belirtmiştir.
4- Müvekkilin açık kimliği bellidir. Kimliği konusunda şüphe oluşturacak herhangi bir durum söz konusu değildir.
5- Sabit ikametgahı bulunan müvekkilin kaçması, saklanması veya delilleri yok edecek, değiştirecek herhangi bir davranışı olduğu/olacağı yönünde en ufak izlenim dahi bulunmamaktadır. Müvekkilin maddi durumu ve pasaportu bulunmaması sebebiyle yurt dışına kaçması da olası değildir.
HATTA VE HATTA TEDAVİ OLMA AMACIYLA AMASYA'YA OĞLUNUN İKAMETİNE GİTMİŞ; ADLİ İŞLEMLERİN VAKTİNDE YAPILABİLMESİ AMACIYLA KENDİ ADRESİNİ BİZZAT SAVCILIĞA BİLDİRMİŞ; MÜVEKKİLİN İFADESİ DE SEGBİS BAĞLANTISI İLE ALINMIŞTIR.
6- Müvekkilin tüm beyanları açık ve samimidir. SUÇA İLİŞKİN KISMİ İKRARLARDA BULUNMUŞ, Adaleti yanıltmaya yönelik hiçbir girişimde bulunmamıştır. Mevcut durumda delillerin yok edilmesi, karartılması, değiştirilmesi ya da gizlenmesi söz konusu değildir. Çünkü suç konusu olaya ilişkin tüm deliller adli makamlara intikal etmiştir.
7- İsnat edilen suçun vasfının değişme ihtimali vardır. Şöyle ki; Müvekkil, Çocuğun Cinsel İstismarı suçuna binaen tutuklanmıştır. Söz konusu videoda yer alan kişinin ve kişinin yaşının tespiti yapılmaksızın suçun kategorilendirilmesi tamamen keyfi bir uygulamadır. Müvekkil söz konusu şahsın 18 yaşlarında olduğunu beyan etmiştir. Müvekkil hakkında istismara ilişkin de şikayet bulunmamaktadır. Yine video görüntülerindeki kişinin müvekkilin önünde yatıyor olması, müvekkilin eylemlerine karşıt bir tepki vermiyor olması da kişinin rızası olduğunun en büyük göstergesidir.
Özellikle belirtmek gerekir ki; TCK md.103 “15 yaşını bitirmiş olup da 18 yaşını tamamlamamış” olan çocuklara karşı rızalarıyla işlenen cinsel davranışları cinsel istismar suçu kapsamına almamış ve bu kategorideki çocukların rızalarına önem vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlarında da sıkça görüleceği üzere yargılama aşamasında dahi kişinin yaşına ilişkin tereddütler yaşandığında mağdur kişi hakkında Adli Tıp Kurumundan İhtisas Raporu alınmaktadır. Yaş konusu şüpheler tespit edildiğinde bu husus sanık lehine yorumlanmaktadır.
"Mağdure hakkında usulüne uygun olarak kemik yaşının tespiti araştırmasını yapmadan, Kahramanmaraş Devlet Hastanesinden alınan 18.12.2009 tarihli rapora göre, mağdurenin olay tarihinde 18 yaşını doldurduğunun belirtilmesi üzerine, suçun oluşumuna etkisi bakımından öncelikle mağdurenin resmî bir kurumda doğup doğmadığı araştırılıp, doğmadığının tespit edilmesi halinde, mağdurenin yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilip, tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu sağlık kurulundan rapor alınması, duraksama halinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınarak mağdurenin gerçek yaşının bilimsel şekilde saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır."
(Yargıtay 14.Ceza Dairesi - Karar: 2014/6016).
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2012/6-1309 E. 2013/258 K. Ve 20.05.2013 tarihli kararında da yer verildiği üzere "Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
"
Yine müvekkilin videodaki kişinin yaşında hataya düşmüş olabileceği de göz önünde bulundurulduğunda müvekkilin indirimden faydalanmasının kuvvetle muhtemel olduğu, müvekkil hakkında ortada bir şikayet bulunmadığı, müvekkilin adli sicil kaydının olmadığı da açıkça ortadadır.
Yargılamanın muhtemel sonuçlarını göz önüne aldığımızda tutukluluk hali çok ağır bir tedbirdir. Tutuklama müvekkil açısından bir tedbir olmaktan çok cezaya dönüşecektir.
Şöyle ki; müvekkil yakın zamanda ameliyat olmuştur. Beyin, kalp ve akciğer rahatsızlıkları hat safhada olan biridir. Raporları savcılık dosyasına sunulmuş olmasına rağmen bu hususlar değerlendirmeye alınmamıştır. İfadesinin alındığı gün dahi rahatsızlık geçirmiş kolluk kuvvetleri tarafından tedavi olması amacıyla hastaneye götürülmüş; kontrolleri yapan doktor müvekkilin incelenmesi için Göğüs Hastalıkları ve Kardiyoloji servisine sevk vermiştir. Sulh Ceza mahkemesinde müvekkilin tedavi gördüğünü, tedavisi amacıyla oğlunun ikametinde olduğunu, oğlunun ikamet adresini özellikle bildirmiş olduğumuz halde bu hususların hiçbiri dikkate alınmamış adete müvekkil cezaevine ölüme gönderilmiştir.
Müvekkil Cezaevine teslim edildiğinin ertesi sabahı yine rahatsızlanmış tansiyon rahatsızlığı sebebiyle Hakkari Süleymanpaşa 48 Nolu Aile Hekimliğine götürülmüştür. Bu durum dahi müvekkil hakkında uygulanan tedbirin hakkaniyetle uyuşmadığını gösterir niteliktedir.
Anayasamızın 17. Maddesinde ;
Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz. denmiştir.
Müvekkilin tedavilerinin sürdürülebilmesi amacıyla ev hapsi uygulanmasını ısrarlı bir şekilde talep etmiş bulunup bu ısrarımızı sürdürmekteyiz.
8- Kişinin Özgürlük ve Güvenlik hakkı hem anayasa (m.19) hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nce (m.5) teminat altına alınan temel haklardandır. Tutuklama işlemleri bir tedbir niteliğindedir, tutuklama koşulları yok ise tutuklama şüpheliye verilen bir ceza olarak kabul edilmektedir.
AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir. CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir.
Sulh Ceza Hâkimliği, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. Müvekkilimin hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmadan, bu tedbirden yarar sağlanıp sağlanamayacağı tespit edilmeden doğrudan tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Müvekkil ev hapsini dahi kabul etmeye hazırdır.
Nitekim CMK md .100, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilmez hükmünü taşımaktadır. Müvekkil açısından CMK m.100’de aranan koşular oluşmuş değildir.
9- Tüm bu nedenlerle, müvekkil hakkındaki tutuklama kararının kaldırılması kararı verilmesi talebinde bulunma zarureti olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak tüm nedenlerle,
1- Bafra Sulh Ceza Hakimliğinin 2025/ D. İş Numaralı Dosyası kapsamında verilen TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMI KARARININ KALDIRILMASINI ve şüpheli müvekkilin SERBEST BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİNİ,
2- Hakimliğiniz Aksi Görüşte ise, Tutuklama Halinin Devamı Kararının CMK 109 vd. hükümleri gereğince ADLİ KONTROLE ÇEVRİLMESİNİ, talep ederiz. 13.03.2025
Saygılarımızla...
Şüpheli Müdafi
Av. Mehmet Furkan KALENDEROĞLU

Comentários